Sosyal Medya

Kürsü

TÜRKİYE’YE AB (AVRUPA BİRLİĞİ) İLE ŞİO (ŞANGAY İŞBİRLİĞİ ÖRGÜTÜ) KISKACINDAN KURTULMALIDIR - Prof. Dr. Burhanettin Can

Türkiye yol boyu AB ile sürekli sorun yaşamıştır. 2013 yılında yaşanan sorunlar üzerine dönemin başbakanı Erdoğan, 25 Ocak 2013 tarihinde, AB ile ilgili şikâyetlerini dile getirerek Putin’e, ‘Alın bizi Şangay Beşlisine, AB’yi unutalım’ şeklinde bir teklifte bulunmuştur.



ABD VE AB yöneticilerinin, 15 Temmuz Darbe GiriÅŸimi sonrasında, Türkiye’deki olaylar ve geliÅŸmelerle ilgili yaptıkları açıklamalar, baÅŸta CumhurbaÅŸkanı olmak üzere, birçok devlet yöneticisinin tepkisine sebep olmuÅŸtur. AP’nin, “Türkiye’nin AB üyeliÄŸini askıya alma, dondurma” ile ilgili aldığı karar üzerine, CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan ve BaÅŸbakan Yıldırım, AB’ye çok sert bir tepki ortaya koyarak ŞİO’ya üyelik için giriÅŸimlerde bulunmuÅŸlardır. 
Gerek 2013 yılında gerekse bugün deÄŸiÅŸik kesimler, Türkiye’de AB ve ŞİO merkezli yoÄŸun bir tartışma içinde bulunmaktadır. Tartışmaya katılan taraflar, her iki birliÄŸin fayda ve mahzurlarını ortaya koymaya çalışmışlardır/çalışmaktadırlar. Tartışmaların genelinde görülen zaaf, bütünün gözden kaçırılması, kavramlara yüklenen anlamların farklı olmuÅŸ olması ve her iki örgütün amaçlarının göz önüne alınmamasıdır. Gözden kaçan diÄŸer bir nokta da, bir milletin mukadderatının, millete sorulmadan, danışılmadan bürokrasi ve siyası kadrolar tarafından son derece kolay bir ÅŸekilde belirlenmekte olduÄŸudur. 
Burada, her iki örgüt amaçları açısından ele alınıp bir değerlendirme yapılacaktır.
 
Şangay İşbirliği Örgütü: Askeri ve Ekonomik Birliktelik
Sovyetlerin çöküşünden sonra ABD’nin imparatorluÄŸunu ilan etmesi ve bu amaçla 11 Eylül 2001 Provokasyonunu yaparak Afganistan’ı ardından da Irak’ı iÅŸgal etmesi, Dünyanın diÄŸer ülkelerini, ABD yayılmacılığını dengeleyecek yeni arayışlara itmiÅŸtir. Huntıngton’un medeniyetler arası çatışma tezine göre ABD’nin gelecekte Çin ve Ä°slam’la savaÅŸmak durumunda kalacağı yaklaşımı, ABD karşıtı ittifak arayışlarını hızlandırmıştır. 
Sovyetlerin dağılması sonrasında Orta Asya’da, Türkî Cumhuriyetler bölgesinde, meydana gelen boÅŸluktan yararlanmak isteyen ABD, Afganistan’ı iÅŸgal ederek ve Kırgızistan’da Kadife darbe yaptırarak bölgeye girmek istemiÅŸtir. ABD’nin Avrasya’yı kontrol etme çabası, iki ezeli rakip Rusya ile Çin’i birbirine yaklaÅŸtırmıştır. 
Şangay İşbirliği Örgütü, bu yakınlaşmanın sonucunda ortaya çıkmıştır.
 
Åžangay Ä°ÅŸbirliÄŸi Örgütünün kökleri, 1996 yılında Moskova Zirvesinde yapılan “Askeri Güçlerin Çok Taraflı Olarak Azaltılmasına Ä°liÅŸkin AntlaÅŸma”ya dayanmaktadır. Bu antlaÅŸmaya göre, “askeri güçlerin sayısının azaltılması”, sınır bölgelerdeki askeri eylemlerin önceden bildirilmesi,” “Kontrol mekanizması kurulması, karşılıklı güvenin saÄŸlanması”, “Güç kullanılmaması”,
“Güç kullanılması tehdidinde bulunulmaması”, “Tek taraflı askeri üstünlük anlayışında olunmaması” kararları alınmıştır. 2001 yılında, örgüt, Rusya Devlet BaÅŸkanı Vladimir Putin ve Çin Devlet BaÅŸkanı Jiang Zemin’in öncülüğünde Özbekistan da sisteme dâhil ederek Orta Asya’nın güvenliÄŸini kolektif olarak saÄŸlayacak bir yapıya kavuÅŸmuÅŸtur. Åžangay Ä°ÅŸbirliÄŸi örgütünde, Rusya, Çin, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan ve Özbekistan asıl üye, Hindistan, Pakistan, MoÄŸolistan, Ä°ran ve Türkiye gözlemci statüsündedir (1-3).
Örgüt, kuruluÅŸunun ilk yıllarında bölgesel güvenliÄŸe, sınır kontrollerine çok önem vermiÅŸtir. Daha sonraları, terörizme, ayrılıkçılığa ve Müslüman mücahitlere karşı mücadele kararı almıştır. Güvenlik ağırlıklı olarak kurulan örgüt, daha sonraları taraflar arasında ticari, ekonomik, teknolojik ve çevresel iliÅŸkiler geliÅŸtirmeye dönük bir dayanışma örgütü olarak ÅŸekillenmeye baÅŸlamıştır. Bölgede istikrarın ve güvenliÄŸin saÄŸlanması, teröre ve uyuÅŸturucu trafiÄŸi ile mücadele, ekonomi ve enerji alanında iÅŸbirliÄŸinin geniÅŸletilmesi hedeflenmektedir. 
Rusya ve Çin, Åžangay Ä°ÅŸbirliÄŸi Örgütü (ŞİÖ) aracılığıyla bir taraftan kendi arka bahçelerini güvenli hale getirirken; diÄŸer taraftan da bu bölgeye batının girmesini engellemeye çalışmaktadırlar. Nitekim Haziran 2005 zirvesinden sonra Kırgızistan ile Özbekistan, ABD’den üstlerini tahliye etmesini istemiÅŸlerdir. Kırgızistan daha sonra bu isteÄŸinden vazgeçmiÅŸ, ancak Özbekistan ABD üstlerini kapatmıştır. Rusya ve Çin diÄŸer üye ülkelerin bazılarını da iÅŸin içine katarak ortak askeri tatbikatlar yapmaktadır (2). Yapılan askeri tatbikatlara bakıldığında Rusya ve Çin, ŞİÖ’yü NATO’nun alternatifi ve NATO’ya karşı bir güç haline getirmeye çalışmaktadırlar. 
Örgüt, BM tarafından tanınması için baÅŸvuruda bulunmuÅŸtur. Gözlemci statüsünde olan Ä°ran ve Hindistan üye statüsünü kazanmak için gayret sarf etmesi, örgütü daha da önemli kılmaktadır. Bununla beraber ŞİÖ ile ilgili olarak Rusya, örgütü daha ziyade askeri birliktelik olarak görürken; Çin, ekonomik bir pazar olarak görmektedir. Bununla birlikte Gerek Rusya ve gerekse Çin, ABD’nin bölgeye girmesine karşı çok güçlü bir dayanışma içerisindedirler.
GörülebileceÄŸi ÅŸimdilik ŞİÖ, Batıya karşı güvenlik ve ekonomik amaçlı olarak kurulan bir örgüttür. Kültür ve medeniyet merkezli, deÄŸerler bazında entegrasyon isteyen ve üyelerine ortak bir kimlik kazandıran ve üyelerini asimilasyona tabı tutan bir yapılanış deÄŸildir. 
 
Buna karşılık AB nedir
Avrupa Birliği( AB): Askeri, Ekonomik ve Kültür- Medeniyet Eksenli Birliktelik
Fransa, Federal Almanya, Belçika, Lüksemburg ve Hollanda 1951 yılında, Avrupa Kömür ve Çelik TopluluÄŸu’nu (AKÇT/CECA) kurarak AB’nin temellerini atmışlardır. Bundan sonra sistem adım adım inÅŸa edilerek bugünkü ÅŸeklini almıştır.
Entegrasyonun sağlam bir şekilde gerçekleşebilmesi için sürekli bir şekilde kriterler (kıstaslar) belirlenmiş, her şeye bir standart getirilmeye çalışılmıştır. Ortak yasal mevzuat oluşturulmuştur.
Bizi ilgilendiren boyutu ile AB’de üç ana kriter ailesi bulunmaktadır:
* Maastricht Kriterleri
* Amsterdam Kriterleri
* Kopenhag Kriterleri
Maastricht Kriterleri, 1991 yılında yapılan Maastricht antlaÅŸması ile belirlenen kriterler olup AB’nin ekonomik ve parasal birliÄŸinin ön gördüğü makro ekonomik istikrar ve bütünleÅŸme ile ilgilidirler. Amsterdam Kriterleri, tüketicilerin ve çevrenin korunması ile ilgili kriterlerdir.
Kopenhag Kriterleri ise, 1993 yılında Kopenhag zirvesinde Avrupa BirliÄŸi’nin geniÅŸlemesi ile ilgili olarak aday ülkelerin tam üye olabilmeleri için siyası, ekonomik ve mevzuatla ilgili saÄŸlamaları ve uymaları gereken kriterlerdir. 
AB’nin oluÅŸum sürecine, alınan entegrasyon kararlarına ve oluÅŸan kurumlarına bakıldığı zaman, aynı kültür - medeniyet ve din havzasına mensup ülke halklarını, tek bir çatı altında birleÅŸtirip bütünleÅŸtirmek, birliÄŸin temel amacıdır. Bu amaçla ekonomik eksende baÅŸlatılan entegrasyon, adım adım, siyasi, askeri, sosyal, kültürel, deÄŸer eksenli bir bütünleÅŸmeyi saÄŸlayacak ÅŸekilde geniÅŸletilmiÅŸtir.
AB’ye dâhil olabilmek için sadece ekonomik kriterleri yerine getirmek yetmemektedir. AB’nin temelinde olan deÄŸerleri de benimseyip ona göre ülkeyi yapılandırmak ve halkı deÄŸiÅŸtirmek dönüştürmek gerekmektedir. 
Kıta Avrupa’sının deÄŸerlerinin özünde ise Hıristiyan, Musevi, eski Yunan, Roma ve Seküler-Laik deÄŸerler bulunmaktadır. Almanya Protestan Kilisesi eski temsilcisi Dr. Ralf Geisler, “Kilisenin kuralları ile anayasa arasında çatışma yoktur. Kilise yasaları aslında anayasanın içindedir, ancak saklı olarak bulunmaktadır.” (4) demek suretiyle AB’nin özünde bir Hristiyan düşüncesinin var olduÄŸunu dile getirmiÅŸtir. Ayrıca AB Temel Haklar Åžartı’nın giriÅŸ kısmında , “Avrupa halkları, aralarında daha yakın bir birlik oluÅŸturmak için ortak deÄŸerlere dayalı bir geleceÄŸi paylaÅŸmaya kararlıdırlar”, dendikten sonra “Ruhani ve manevi mirasın bilincinde olan bir birlik” ifadesi kullanılmaktadır. Bahsedilen “Ruhani ve manevi miras”, AB’nin ortak deÄŸerlerinin dayandığı temellerdir. Yanı Hıristiyan, Yahudi, eski Yunan, Roma ve Laik-Seküler eksenli deÄŸerlerdir.
Dönemin Alman baÅŸbakanı Helmut Kohl 1989 yılında, AB’nin “Her ÅŸeyden önce ortak deÄŸerler, özellikle Hıristiyanlık ve Aydınlanma çağının düşünceleri tarafından belirlenen bir kültürel birlik” olduÄŸunu ifade etmiÅŸtir. Bir baÅŸka konuÅŸmasında ise, “Hıristiyan dünya görüşü ve Hıristiyanlık deÄŸerlerinin olmadığı bir Avrupa benim Avrupa’m deÄŸildir” demekle, AB’nin temellerinin Hıristiyanlık deÄŸerleri üzerine oturtulduÄŸunu beyan etmiÅŸ olmaktadır (5). Keza Fransa eski CumhurbaÅŸkanı ve Avrupa Konvansiyonu baÅŸkanı Valeri Giscard D’estaing, ‘Avrupa bir Hıristiyan Kulübüdür.” DemiÅŸtir (6).
 Halkı Müslüman olan Türkiye’nin AB macerasında yol boyu, bu nokta, hep tartışılmıştır. AB’nin yetkili ÅŸahısları, bir taraftan “ev ödevlerinizi yapın, AB uyum kriterlerini yerine getirin” derken; diÄŸer taraftan “AB’de sizin ne iÅŸiniz var” demektedirler. 1987 yılında Avrupa Parlamentosu Enstitüsü Komisyonu BaÅŸkan yardımcısı ve SDP milletvekili Hans Joachim Seeler, “Ayrı kültür ve dine sahip bir Ä°slam ülkesi olan Türkiye’nin Hıristiyan AET’de iÅŸi ne” demiÅŸtir (7).
Almanya CDU/CSU Koalisyonu Meclis Grubu BaÅŸkanı Wolfang Schaeuble, “AB üyeliÄŸi yalnızca Avrupa- Hıristiyan geleneÄŸine sahip ülkeler için söz konusu olabilir. Müslüman Türkiye ve Asyalı Rusya AB üyesi olamaz.” (6)
Eski Ä°talya DışiÅŸleri Bakanı ve AB Dönem Bakanı Franco Frattini, “LaikliÄŸin Avrupa demokrasisinin baÅŸarısı olduÄŸunu kabul ediyoruz, ama Hıristiyan kökenlilik bununla uyuÅŸmaz bir ÅŸey deÄŸildir.” (6)
2004 yılında Türkiye’de Diyanet Ä°ÅŸleri BaÅŸkanlığı on beÅŸ bin imam kadrosu istediÄŸinde Ä°talyan Parlamenter Mario Borghezio AB komisyonuna verdiÄŸi soru önergesinde; “Müslüman bir ülke olan Türkiye, ABD ile sıkı baÄŸları nedeniyle Batı yanlısı kabul edilmekte ve ılımlı Ä°slam ülkesi olarak yorumlanmaktadır. Ancak, Türkiye’de alınan kararlar, ılımlı Ä°slam kavramıyla çeliÅŸmektedir. Bu çeliÅŸkilerin son kanıtı hükümetin, dini yaygınlaÅŸtırmak amacıyla, devlet bütçesinden 15 bin yeni imam kadrosu almak istemesidir. Türk Hükümetinin bu kararı, AB deÄŸerleri ile ne kadar uyumludur Aynı Karar, Türkiye’nin AB yolunda, hangi aÅŸamasını temsil etmektedir” (6) demekle nasıl bir Türkiye istendiÄŸini çok açık bir ÅŸekilde ortaya koymuÅŸtur.
Dönemin Alman İçiÅŸleri Bakanı Otto Schily, Türklerin AB’ye katılabilmesinin ÅŸartını, “En iyi entegrasyon asimilasyondur” ÅŸeklinde dile getirmektedir. Türkiye’nin asimilasyonu benimsemediÄŸi ve içselleÅŸtirmediÄŸi müddetçe AB’ye alınmayacağını daha kibar bir lisanla 2000 yılında Almanya eski baÅŸbakanı Helmut Schmidt dile getirmiÅŸtir:
“Avrupa’nın geleceÄŸinde ne olursa olsun Türkiye’nin yeri yoktur. …
Bu ülkenin (Türkiye’nin), globalleÅŸmenin temel prensiplerine sahip olmadığını ve uluslar arası kardeÅŸliÄŸi içine sindiremediÄŸini görmeliyiz.” (6)
 
Sonuç: AB’den ŞİO’ya “Nereye Gidiyorsunuz”
NATO, askeri amaçlı, güvenlik merkezli bir örgüt iken; AB, sosyokültürel ve sosyoekonomik, askeri, kültür ve medeniyet merkezli bir entegrasyon projesidir. ŞİO ise askeri ve ekonomik merkezli bir örgüt olup, batı ittifakına karşı kurulmuştur.
Åžangay Ä°ÅŸbirliÄŸi Örgütü, ÅŸimdilik, ekonomik ve askeri bir ittifak olup üyelerinden asimile olup tek bir kültür ve medeniyet deÄŸerlerini kabul etmelerini istememektedir. Buna karşılık AB, üye ülkelerin tek bir kültür ve medeniyete tabi olmalarını yanı asimile olmalarını istemektedir. AB, bir ittifak projesi olmayıp bir entegrasyon projesidir. Yabancı gördüğü unsurları asimilasyona hazır hale getirinceye kadar “eritici kazanda” eritmeye çalışmaktadır. 
Bu noktada sorulması ve cevaplandırılması gereken, Türkiye’nin önceliÄŸi, bunlardan birisi mi olmalı; yoksa Ä°slâm ümmetinin birlik ve beraberliÄŸini saÄŸlayacak baÅŸka bir iÅŸbirliÄŸine mi gidilmeli sorusudur. Ä°slâm coÄŸrafyasındaki fitnenin kaynaklarından birini diÄŸerine göre “ehveni ÅŸer” diyerek kabullenmek, Ä°slâm coÄŸrafyasındaki fitnenin kökünün kazınmasında ne derece etkili olabilir 
Rusya tarafından icra edilen Halep katliamı gözler önünde iken; Rusya, zalim Esed yönetimine, ÇİN ile birlikte her türlü desteÄŸi verirken, ŞİÖ’ya girmek istemek, Ä°slâm dünyasının geleceÄŸi için akılcı ve kalıcı bir çözüm müdür Yoksa geçici bir çözüm müdür Türkiye, bunu tartışmalıdır. 
Bölgesel güç, dünya gücü olmak isteyen bir Türkiye, Ãœmmetin gücünü yanına almalı, ÅŸerre karşı hep birlikte yürümelidir. 
Öyleyse;
Ey Ä°man Edenler! “Nereye gidiyorsunuz” (Tekvir 26)
 
Kaynaklar
Sean L. YOM (Çeviren: Gül Arıkan AKDAÄž), Åžangay Ä°ÅŸbirliÄŸi Örgütü’nün GeleceÄŸi, Tasam, Harvard Asia Quarterly, AÄŸustos 2002 
Ä°nat,K., Wolfgang Gieler, W., Kullman, C., “Foreign Policy of States”, TASAM , Ä°stanbul 2005. Yıldırım, B., Åžangay Ä°ÅŸbirliÄŸi Örgütü.
Kamalov, İ., Rusyanın Orta Asya Politikaları, Rapor, Ahmet Yesevi Üniversitesi, Ankara, 2011
Bulaç, A., Avrupa BirliÄŸi ve Türkiye, Eylül yayınları, Ä°stanbul, 2001 
Cumhuriyet 12 Ekim 1989
Alpaslan M., Türkiye Menşeli Bir Dünya İnşasında İslami Kimliğimiz Ve AB, AB Yolunda Türkiye, TGTV, s: 90-110, 18 Nisan 2004.
 Zaman, 2 Ocak 1987.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.